28 Mayıs 2010 Cuma

Eurovision 2010

Eurovision 2010 startı verildi. Dün 2. eleme günüydü ve Manga ile finale kaldık. Bu habere internet sitelerinde yapılan yorumları okudum ve bu konuda ben de yorumlara birkaç yorum yapmadan duramadım.

Önce kendi yorumumla başlayayım: Bir çok kişi gibi benimde dikkatimi çeken şu robot oldu. Şarkının sonlarına doğru aman şarkı bitmeden kıyafetimi çıkarayım telaşı içinde olduğu hiç kimsenin dikkatinden kaçmadı. Hata olsa gerek, güzel bir bayan olduğunu göstermek için kaskını en son çıkaracaktı ama düşüverdi. Sürpriz de bozulmuş oldu. Sonra tekrar taktı ama artık havası kalmamıştı. Finalde bakalım strateji ne olacak. Ama ben kostümü çıkarma işini daha pratik bir şekilde yapılmasını gerektiğini düşünüyorum, eyvah geç kalacağım dercesine değil…

YORUM 1
[08:45 - sentetix] Eurovision

Eurovision'da birinci olsak da ne olucak ? Topu 300 milyon dolarlık dış borç mu kapanacak ??

- Arkadaşın anlaşılan dış borcumuz rüyalarına giriyor. Nereye baksa dış borç görüyor. :) Bu türde düşünenler spor deyince ve özelliklede futbol ekran başından ayrılmıyorlar. Ya diziler. Hayatımız TV oluyor bu sayede. Acaba bunlar dış borcumuzu azaltıyor mu? Yediği, içtiği, giydiği kısaca kullandığı her üründe Türk gavur ayrımı yapıyor mu? Hiç sanmıyorum. Ama Eurovision’la dış borcumuzu aynı kefeye koymuş ya helal olsun. :))

YORUM 2
[08:44 - yener6363] Bu parça benı tanıtmıyor

ben bır turk um bu parçada bız turklerı tanıtıyor ama neden turkçe deılde baska bır dıl . . . babamla beraber ızledık babam manganın grubunu görunce bunlarmı bızı temsıl edıyor dedıgınde evet dedım çok yazık dedi. . .

- Burada amaç eskiden ne idi bilmiyorum ama şimdi insanların hoşlanacağı bir şey üretmek. Artık eski düşüncelerden kurtulalım, değişime ayak uyduralım. 3 dakika ile Türkiye’yi tanıtamazsın. Herkesin hoşlanacağı müzikle tanıtabilirsin. Bu yarışma Kültür Sanat Yarışması değil.

YORUM 3
[
06:40 - nn4nc] Biz le hic ilgisi yok bu parcanin...
Biz rock muzigiyle buyumedik. Gurultulu buldum. Cok yazik,

- Türk Sanat Müziğiyle, Türk Halk Müziği’yle büyümüştür bu yorumcuda. Nn4nc içinden şöyle diyordur: ‘Ahhh ahhh rahmetli Zeki Müren onunla katılacaktık, ne iyi olurdu. ‘

YORUM 4
[
10:35 - Maho A?a] Saçmalık
Şu eurovision saçmalığı nerye kadar pompalanacak merak ediyorum. Hiçbir amacı olmayan saçma bir organizasyon. Her sene birincisi önceden belirlenen, insanların

- Türkiye’de spor maçları izliyorsun. Onda da herkes şampiyonu önceden belli diyor. Ama izlemekten yine de vazgeçmiyorsun. Bu çelişki niye?

YORUM 5
[09:37 - saydin53] Benceeeeee

bence önümüzdeki yıl kolbastıyla katılalım nede olsa milli bir oyuna döndü her sene farklı farklı yöresel oyunlarla katılalım bence daha iyi olur

- Yorumcu sanırım Halk Dansları yarışmasıyla karıştırdı. Umarım biri kendisine bunun şarkı yarışması olduğunu anlatır.

YORUM 6
[09:17 - EnKahramanRidvan] Başarılı olsa ne olur olmasa ne olur.

hala bu amatör yarışmayı bu kadar büyütmüyorlar mı. ucuz siyasi bir yarışma.

- Ucuz denen yarışmayı düzenlemek için milyon dolarlar harcanıyor. Birçok kişi beğenmiyoruz diyor ama izlemeden, haberlerini okuyup yorum yapmaktan da kendilerini alıkoyamıyorlar. Bu bile Eurovision’un başarısını kanıtlar.

Son olarakta 1.lik şansımızla bitireyim. 1. olmamız zor. Özellikle Yunanistan son yıllarda çıkışta olan Arabik müzik ile Türk ve Yunan müziklerinin karışımından oluşan bir parçayla yer alıyor. Oynak ve kıvrak müzik insanları daha çok etkiliyor. Bu yeni sistemde %50 kazanç demeki. Jurinin de %50 etkisi var ve daha çok tamamen olmasa da sanatsal açıdan bakıyor. İkisinde de eksikliklerimiz var. Birçok ülkenin müziği de çok çok kötü. Bu sayede de Manga'nın ilk 5'te yer alacağını düşünüyorum.

Murat BB

20 Mayıs 2010 Perşembe

Olay unutulur, taraftar sakinleşir mi?

Aziz Yıldırım sessizliğini bozup bazı açıklamalarda bulundu. Bazı kişiler hakkında olumsuz şeyler söyledi, ağır ithamlarda bulundu. Acaba amaç neydi? Bunu en iyi şekilde anlayabilmek için geçmişten tekrar bahsetmek gerekiyor. Başlayayım:

2008 yılında Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım, teknik direktörü de Daum’du. Son maçında Fenerbahçe küme düşmemeye oynayan Denizli’yi yendiği takdirde şampiyon olacaktı ama yenemedi. Fatura Daum’a kesildi ve kovuldu. Üzerinden fazla geçmeden aziz Yıldırım tekrar Daum’u teknik direktör yaptı. Herkes tarafından çok eleştiri aldı. Denizli faciası tekrar gündeme gelmiş oldu.

Daum’la önce favori gösterilmesine rağmen son maçta kupa Trabzon’a kaybedildi. 26 yıllık kupa hasreti 27 yıla çıkmış oldu. Elde şampiyonluk kalmıştı. Herkes Ankaragücü galibiyetinin şampiyonluğu getireceğini söylüyordu. Ankaragücü’nü çok rahat yendiler. Artık hemen hemen tüm Türkiye Fenerbahçe’yi şampiyon ilan etmişti. İnanmayanlar ise inanmak istemediklerindendi; mantıksal değil.

Trabzon kupayı almış lige de havlu atmıştı. Zorunlu olmasa oynamak bile istemezlerdi. Fenerbahçe kendi sahasında, 50 milyon önünde sahaya çıktı. Herkes 90 dakika bitse de şampiyonluğu kutlasak diye düşünüyordu. Buna göre de kutlama hazırlıkları yapılmıştı. Bursaspor’da şampiyon olacaklarına inanmamışlardı ama en azından 2. olmakta çok büyük başarıydı. Planlar buna göre yapılmıştı. Mucize olmasıda tek istekleriydi ve neden olmasındı.

Maç başladı ve Fenerbahçe tek kale oynamaya başladı. Trabzon yine de teslim olamaya niyetli değilse de gol yemeden ne kadar dayanabilirdi. Golde geldi ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti. Taraftar şampiyonluk kutlamalarına hemen başladı. Fazla geçmemişken beraberlik golü geldi. Oyun yine tek kale devam ediyordu. Bursa öne geçti stres arttı. Fenerbahçe mutlaka gol atmalıydı fakat inanılmaz pozisyonlar harcanıyordu.

Son dakikalar yaklaşmışken, taraftarlar şampiyonluk gitti galiba derken sevindirici bir haber geldi. Bursa, Beşiktaş’la beraberdi ve Fenerbehçe şampiyon sayılırdı. Maç bitti ve şampiyonluk kutlanmaya başladı. Çok geçmeden gerçek anlaşıldı ve Fenerbahçe’nin değil de, Bursa’nın şampiyon olduğu söylendi.

Şampiyonluk havasıyla başlayan maç, atılan golle pekişti. Yenen beraberlik golü ve Bursa’nın galibiyet golü acaba demeye başlattı. Heyecan iyice yükseldi. Şampiyonluk yine gidecek demeye kadar geldi. Yapılan anonsla en altta olan moral zirve yaptı. 2. anons zirvedeki morali uçurumdan aşağı itti. İniş o kadar ani oldu ki, taraftar dayanamayıp çıldırdı. Önlerine ne çıktıysa kırıp dökmeye başladı. Bu Türkiye sınırlarını aştı, tüm dünyaya yayıldı.

Önceden aynısını yaşa. Daum’un gelmesiyle endişelen. Kupayı son maçta kaybet. Kesin denen şampiyonluğu yine son maçta kaybet. Bunun da üstüne anons skandalını ekle. İstesen bu kadar üst üste getiremezdin. Asla unutulmayacak olaylar yaşandı. Bir Fenerbahçe düşmanı bile plan yapsa, ancak bu kadar yıkabilirdi Fenerbahçe ve taraftarını.

Aziz Yıldırım günlerce konuşamadı. Bir olay yaşanmıştı ve ne derse boştu. Bir olayı unutturmanın en iyi yolu başka olaylar yaratmaktır. Aziz Yıldırım ve çevresindekiler bir plan yaptı ve gündemi değiştirecek bir konuşma metni hazırladı. Bu metinde sağa sola saldıracak ve kaçan şampiyonluk bırakılıp, bu konuşmalar manşet olacaktı. Herkeste buna odaklanacaktı. Böyle de yaptılar. Söylediklerinin hiçbir aslı astarı yok ama en azından yeni bir gündemdi.

Bakalım bu olay hemen unutulacak ve taraftarda sakinleşebilecek mi?

Murat BB

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Volkan, Burak ve iddiam

Dün spor programlarında Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın hatalı gol yediği söylendi. Bunu bir çok kişi söyleyince yazma gereği duydum.

Bana göre Volkan’ın bu golde hiçbir hatası yoktur. Kalenin sağından sol arka taraflarına giden topu kaleci takip ederken sol direk dibine doğru hareketlenmesi gerekir. Çünkü rakip oyuncu biraz çaprazda buluşacağı bu topa genellikle sert bir şekilde yakın direk dibine (sol direk) vurur. Eğer kaleci direğe uzak kalmışsa ve top direğin dibinden giderse kurtarması çok zordur. Direk dibine atlarken herkeste psikolojik olarak direğe çarpma korkusu oluşur. Bu anlık bir şeydir ve kaleciyi direğe çarpmaması için önlem almaya zorlar. Topta genellikle parmaklarına çarpar ve yönünde sapma olmadan kaleye girer.

Eğer kale direğini tutarsa direk dibinden gol yeme ihtimali olmaz. Top biraz açıktan arka direğe (sağ direk) doğru giderse atlayıp çıkarması çok daha kolay olur. Burada tek sorun oyuncunun sol ayağını iyi kullanmasıdır. Sağ tarafta sol ayak oyuncunun olma ihtimali azdır. Eğer sol ayağını iyi kullanan bir oyuncuysa, sol ayağıyla arka direğe doğru topa falso vererek vurur. Bunu kalecinin kurtarması zordur. Gerçi bunda da topa vuruş yerinin kaleyle olan açısı ön plana çıkar. Açı ne kadar küçükse, yanı aut çizgisine ne kadar yakınsa, gol olma ihtimali o kadar azdır.

Gelelim Volkan’ın yediği gole. Aslında Volkan’ın yediği gol demek yanlış. Doğrusu Burak Yılmaz’ın attığı gol. Çünkü o noktadan bu tür vuruşların gol olma olasılığı çok çok azdır. Hem kalecinin uzanamayacağı yükseklikten vuracaksın, hem kaleye indireceksin, hem de rakip bir oyuncunun yetişmesine imkân vermeyeceksin. Çok az bir ihtimaldi ama gol oldu.

Sonuç olarak toparlarsam, bu Volkan’ın yediği gol değil, Burak’ın attığı mükemmel bir goldür.

NOT: Ben de asla böyle bir sonuç beklemiyordum. İddialarda genellikle kaybeden ben olurum. Bu sefer herkes gibi ben de Fener’in ne yapıp ne edip bu maçı kazanacağını düşünüyordum. Hem büyücülerle kaleyi büyülerler, hem Bilica’nın çukur kazmasına diğer 10 oyuncu da yardım eder, yetmedi bir greyder getirirler ve her türlü bu maçı kazanırlar diyordum. Bir de arkadaşımı gelipte demez mi, ‘Trabzon bu maçı kazanır’. Bir de iddiaya girmeyi bile teklif etti. Ben de hemen atladım ve üstelik show yapıp beraberliği bile verdim. Büyük iddiaları sevmem, arkadaşlar arasında da olmaz. Dondurmada karar kıldık. Benim için dondurma garantiydi. Tek sorun havaların soğuyacak denmesiydi. Ben de ne zaman ısınırı düşünüyordum sadece. Fener öne geçti. Artık garanti de oldu derken Trabzon gol attı. Daha çok vakit vardı. Vardı ama gol yoktu. Son dakikaya kadar ümidimi kaybetmemiştim ama … :(

Neyse ki ben Pollyanna’cılığı severim. :) Bir dondurma değil tüm dondurmalar arkadaşıma feda olsun. İddia’da kaybettim ama onun sayesinde yeni sezonda İddaa’dan çok para kazanacağıma eminim... :))

Murat BB

16 Mayıs 2010 Pazar

Cumhuriyet'e, CHP'ye ve Deniz Baykal'a sahip çıkmak :)

Aşağıda bir köşe yazarının gazetede çıkmış yazısı yer almaktadır. Noktasına virgülüne dokunmadan kopyaladım. Bu gazetenin ve yazarın ismini vermiyorum. İsteyen internetten rahatça bulabilir.
_____________________________________________________________________________

Cumhuriyet'e, CHP'ye ve Deniz Baykal'a sahip çıkmak
14 Nisan 2007 Tandoğan,

29 Nisan 2007 Çağlayan,

5 Mayıs 2007 Manisa,

5 Mayıs 2007 Çanakkale,

13 Mayıs 2007 İzmir...

Bu tarihler bizlere neyi hatırlatıyor...

Milyonların katıldığı "cumhuriyetine sahip çık" mitinglerini...

* * *

Peki şimdi AKP'nin yapmış olduğu anayasa değişikliği ile referanduma gidiş sürecinde bizler cumhuriyetimizin,

Demokratik devlet yapısına,
Laik devlet yapısına,
Sosyal devlet yapısına,
Hukuk devleti yapısına,
Ulus devlet yapısına,
Üniter devlet yapısına ne zaman sahip çıkacağız?...

Değerli okurlarım, 14 Nisan 2007'de Tandoğan'da başlayan "cumhuriyetine sahip çık" mitingi 13 Mayıs 2007 tarihinde İzmir'de son bulmuştu. Milyonların katıldığı mitinglerin bir anlamı vardı...

Ancak şimdi AKP'nin uyguladığı baskı ve korku sayesinde bu anlam unutturuldu ve halk sindirildi...

Bu sindirilmeye karşı koyan ve cumhuriyete sahip çıkan CHP ve onun Genel Başkanı Deniz Baykal, "Halkımızı ezdirmeyeceğiz, ülkemizi soydurmayacağız, devletimizi böldürmeyeceğiz" sloganı ile Türkiye'nin gerçeklerini ve cumhuriyet bilincini Türk milletine anlatmaya 2005 yılında başlamıştı...

Ve yıl 2010. Anayasanın ilk üç maddesini anlamsızlaştırmayı hedef alan anayasa değişikliğine direnç göstermesi üzerine, CHP'ye acımasızca saldırılar başladı...

Önce CHP'nin ikinci genel başkanı İsmet İnönü'ye iftiralar atıldı.

Ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a komplo hazırlandı...

Ve Deniz Baykal kendisine ve partisine yapılan tüm bu oyunların ve komploların Türk milleti tarafından anlaşılmasına fırsat tanımak için istifa etti.

* * *

Emperyalizme, sömürüye, gericiliğe, ayrıcalıklara ve eşitsizliğe başkaldıran,

"Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün; "Namuslularda en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır" diyen İsmet İnönü'nün sözlerini şiar edinen, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal, hukuk, ulus, ve üniter devlet yapısına sahip çıkan CHP ve onun Genel Başkanı Deniz Baykal'dır.

12 Eylül'de darbe yönetimi tarafından kapatılan CHP'yi yeniden açan Deniz Baykal'dır. O nedenle CHP denildiğinde Deniz Baykal, Deniz Baykal denildiğinde de CHP akla gelir. Bugün, dünyada partisiyle bu derece bütünleşmiş bir başka lider neredeyse yoktur.

* * *

Değerli okurlarım, CHP örgütü kurultayda tekrar Deniz Baykal'ı tek aday olarak Genel Başkan koltuğuna getirmelidir.

Emperyalizmin ve kirli komplo iktidarlarının oyunları ancak böyle bozulur. Türkiye'nin önü ancak böyle açılır.

Bu bağlamda hem Türkiye'nin hem de CHP'nin Deniz Baykal'a ihtiyacı vardır.

Deniz Baykal'ın da hem CHP'ye hem de Türk Milletine karşı tarihi sorumluluğu vardır.

Bu tarihi sorumluluğu Türk milleti adına çok büyük zorluklar içeren bir tarihi süreçte yerine getirmek durumundadır...

Tıpkı zamanında Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı gibi,

Tıpkı zamanında İsmet İnönü'nün yaptığı gibi...
______________________________________________________________________________

Baykal'ı tanımayan politikada çok başarılı biri sanır. Baykal'ı tanımayan Türkiye'yi kurtarabilecek bir tek kendisinin kaldığını sanır. Baykal yıllardır politikada ama partisini 1 kere bile ilk parti yapamadı. Çizdiği hiç bir yol olmadı. Tek bildiği şey diğer partilerin yaptıklarını doğruda olsa yanlışta olsa eleştirmekti. Bu AKP'ye daha da fazla oy kazandırmaya yaradı. Her zaman Türkiye için değil, oy alabilmek için bir politika izledi. Kendi çarşaflıları partisine aldı, diğer taraftan da partililer çarşaflıları yerden yere vurdu. Partisini dahi yönetemeyen bir kişi nasıl olurda Türkiye'yi yönetebilirdi ki? Üstüne üstlük bir de aldatma işin içine girmiş. Evli ve çok önemli bir insanın, evli başka bir insanla ilişkiye girmesi bu kadar sıradan bir olay olamaz.

Tüm yaşananlara rağmen hala Baykal diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Baykal hayatı boyunca başaramadı, bu yaşananlardan sonra başarması daha da imkansızlaştı. Bunu bu yazıdaki inanca sahip olanlarda çok iyi biliyor. Peki Baykal'a bu kadar tapılmasının sebebi ne olabilir?

Benim aklıma 2 şık geliyor.

1) Baykal kadar AKP'ye oy kazandıran kişi şimdiye kadar olmadı. Buna Recep Tayyip Erdoğan'da dahil. Bu tür şeyler söyleyenler kesinlikle AKP'lidir.

2) Kendi veya çevresindeki kişiler Baykal sayesinde önemli yerlere getirilmiştir. O giderse bunu kaybedeceklerdir. Bu yüzden Baykal gitmemelidir.

Başka bir şık aklıma gelmiyor ama inandığım bir şey var:

Bu tür şeyler söyleyen ya da yazan kişilerin amacı ne Cumhuriyet'e ne CHP'ye ne de Deniz Baykal'a sahip çıkmaktır...

EK: Aşağıda http://www.cafesiyaset.com sitesinde bir anket var.

Baykal’ın gizli çekim görüntüleri özel hayata müdahale mi?

Evet, Baykal aile babasıdır, ortaya çıkarılmamalıydı1030 (10.8%)
Hayır, Baykal siyasi liderdir, topluma karşı sorumludur7615 (80.2%)
Yorum yok, Baykal’ın özel hayatı beni ilgilendirmez855 (9%)

Anketin sonuçları Türkiye'nin düşüncelerine ışık tutuyor. Hemen hemen her yerde benzer sonuçlar çıkıyor. Kayseri'deki üniversitede yapılan TV programında izleyicilerin tamamına yakını bile Baykal geri dönmemelidir dedi.

Murat BB

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Batuhan Karadeniz

Beşiktaş Batuhan’ı bonservisiyle birlikte Eskişehir’e verdi. Birçok kişi Beşiktaş’ın Batuhan’ı harcadığını söylüyor. Gerçekler çok açık ortada. Batuhan’ı harcayan kendisidir.

Genç takımlarda başarılı oldu ve kendini hemen dünyanın en iyi futbolcusu görmeye başladı. Kendini bir takım için vazgeçilmez görmeye başladı. Ona yol gösterenleri umursamamaya başladı. Ben iyiyim, ben en doğru olanı yaparım demeye başladı. Büyüklere saygısını tamamen yetirdi ki, yaşı gereği çevresinde hep büyük insanlar oldu. Ceza verildi işe yaramadı, diller döküldü işe yaramadı.

Her şey bir yere kadardı. Hiç kimse adam edemeyince Beşiktaş’ın yapacağı sadece bir şey kalmıştı; o da takımdan uzaklaştırmak. Belki o zaman aklı başına gelirdi. Beşiktaş’ta bunu yaptı.

Unutulmaması gereken bir şey daha var. Türkiye genç takımlar düzeyinde oldukça başarılar elde etti. Bu başarılardaki pay sahibi genç yeteneklerden 1 tane bile yıldız çıkmadı. A takımlara alınınca tamamen söndüler. Başarılarını devam ettiremediler. Batuhan’da onlardan biri olacaktır, eğer destek verenleri takmamaya devam ederse.

Futbol camiasında ona güvenen bir Rıza hocası kaldı, başka kimsesi yok…

Murat BB