Felakete sevinmek çok garip bir terim. Felakete nasıl sevinilebilir ki? Psikopat biri olmak gerekir bunun için. Ama kesinlikle buna katılmıyorum.
Çok kullandığım bir cümle vardır: "Dünyada her yaşanmışlığın mutlaka bir iyi ve bir de kötü tarafı vardır." Felaket içinde dahi iyi bir taraf çıkarmak mümkün. İşte yaşanmış bir hikâye:
Günde 7 saat uyumak benim için bir alışkanlık haline gelmiştir yıllardır. Az uyursam günün sonunu zor getiririm, çok uyursam günü bitkin geçiririm. Geç yatmayı seven biriyim. Son 2 gündür daha da geç yatar olmuş ve üstüne de hiç uyanmadığım sabahın erken saatlerinde kalkıp, bir daha uyuyamaz olmuştum. Yaklaşık 5 saatlik uykuyla 2 gün geçirdim.
2 günün toplam 4 saatlik eksik uykunun vücuttaki yorgunluğu kendini çarşamba gecesi hissettirdi. Ama ben yine de uyumamaya direndim ve sonunda televizyon ve bilgisayar karşısında normal yatma saatine kadar uyumadan gelebildim. Güzel bir uyku çekeceğimi düşünüyordum. Artık normal hayatıma bugün dönebilecektim.
Başımı yastığa koyar koymaz, sıcağa bile aldırmadan uyumuşum. Ta ki anlık bir sarsıntıyla uyanana kadar. Hemen ardından cam sesleri geldi, hem de 2 apartman kadar yakınlarımızdan. Deprem olmuş ve bazı binalar yıkıldı sandım. Acaba bir deprem daha olur mu diye düşündüm ve hemen yataktan fırladım. Herkes balkona çıkmış ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Tüp patladığını söylediler. O zaman ne deprem olduğunu ne de yıkılan bina olmadığını anladım. Hemen 20m. kadar yakınımızdaki binalara kadar bazı yerlerin camları kırılmıştı. İşin ilginç tarafı herkes patlamaya uyanmıştı ama ben patlama sesine dair hiç bir şey hatırlamıyordum. Duymadım demiyorum çünkü herkes duymuşken benim duymamam imkânsızdı. Beynim bana bir oyun oynamıştı.
Ben evden çıkmadım. Kısa bir süre sonra olay yerine giden komşuların anlattıklarından durumu anladım. Bir arabanın alarmı durmadan çalıyordu. O sustu. Bu sefer bir bayanın çığlıkları duyulmaya başladı. Yapmam gereken işlerim vardı ama öğleden sonrası için düşünüyordum. Erkene aldım ve evden çıktım.
Dışarısı ana baba günüydü. Evimizin hemen 20 m. sonrasından itibaren yollar cam parçalarıyla dolmuştu. Yürürken bastığım yerlere dikkat ederek olay yerine gittim. Saat 08.10 civarına döneyim ve olayı baştan anlatmaya başlayayım.
3 katlı bir binanın zemin katındaki dükkân depo olarak kullanılıyordu. Bu depo, bir sandwichçiye aitti. Depoda tuttuğu 1 m. boylarındaki tüplerden biri patlıyor. Yakınlardaki bir apartmanda temizlik yaptığı ve çöp dökmek için dışarı çıktığı söylenen bir bayan patlamanın etkisiyle fırlayan cam parçalarının hedefi oluyor. Bayan tamamen kanlar içinde yere yığılıyor. 3 katlı binanın merdivenleri yıkılıyor, kolonları eğiliyor ve özellikle ön cephesi tamamen tuz buz oluyor. Şans eseri burada oturan hiç kimseye bir şey olmuyor. Deponun karşısındaki 2 araçtan biri LPG’li olanı yanmaya başlıyor. Hemen yakınında yatan kadın çevreden yetişenler tarafından araçtan uzaklaştırılıyor. Karşısındaki binanın camlarının kırılması dışında balkon demiri de eğilmişti. Sol çaprazında köşedeki peynircinin camı dışında çerçeveleri ve dükkân içerisindeki malları büyük hasara uğramıştı. İçinde dükkân sahibi ve müşterileri de savrulan parçalar yüzünden yaralanmıştı.
Olay yerine çok sayıda ambulans, itfaiye ve polis geliyor. İtfaiye yanan aracı hemen söndürüyor, ambulans 4 yaralıyı hastanelere taşıyor. Yaralılardan sadece kadının hayati tehlikesi bulunmaktaydı.
Patlama, camlar ne kadar kalın ve ne kadar büyük olursa olsun çoğunu kırmıştı. Yakın yerlerin çerçeveleri de hasar gömüşken, 50 m. uzaktaki yerlerin de camlarını kırmıştı. Bundan nasibini Goncalar Camii’nin camları da alıyor. Ama çok kısa sürede camları tamir edilmeye başlanıyor.
İtfaiye patlamanın olduğu binayı incelerken, Olay Yeri İnceleme ekipleri zarar gören her yerin fotoğraflarını çekiyordu. Polis olay yerini kordon altına almış ve hiç kimseyi yaklaştırmıyordu. Sivil polisler de olayı biraz uzaktan takip ediyorlardı. Yaralananlar hastaneye götürülmüştü ama birkaç sağlıkçı hala olay yerinde bekliyordu. Belediye çalışanları da gelmişti. Yollara saçılan cam parçalarını temizliyorlardı. Özellikle Türkiye’de kolay kolay bir şeyi beğenmem ama bu konuda tam bir uyum içerisinde profesyonelce çalıştıklarını gördüm.
Çevre halkı da kara kara düşünüyordu: “Bu kadar zarar acaba nasıl karşılanır?” ve “Bundan sonra biz ne yapacağız?”
Gelelim yazının baslığına. Şans bunun neresinde?
Şans bunun sabah erken saatlerde olmasında. 08.10'da birçok dükkân kapalı ve insanlar uykuda. Burası gündüzleri çok kalabalık bir yer. Eğer 1-2 saat sonra olsaydı, onlarca kişi hayatını kaybedebilirdi. Bu sebepten sabah patlamaya uyanmak asıl felaketi engelledi. Buna da yatıp kalkıp şükretmek gerekir.
Öğlene doğru herkesin camları takılmaya başladı. Patlamanın olduğu bina için kamyon getirildi. Eşyalar taşınacak ve bu bina yıkılacaktı. Köşedeki peynircinin de hemen hemen bütün malları zarar görmüştü. Bunları da çöp koyternırına attılar. Buranında onarımına hemen başlanacaktı.
Öğleden sonra olmasına rağmen kalabalık bitmemişti. Birileri gidiyor birileri geliyordu. Herkes yapılan çalışmaları ve olayın şiddetini seyrediyordu.
İşte olay yerinden fotoğraflar:
http://www.haberekspres.com.tr/foto-galeri-p1-aid,42.html#galeri
http://www.dha.com.tr/p.php?g=5976&p=36#gallerytop
http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=39242&rid=2
Bu da videosu:
http://webtv.hurriyet.com.tr/2/9245/0/1/izmir-deki-patlama-ani-kamerada.aspx
http://video.haberturk.com/video/index/43585
Mala fazlasıyla zarar geldi, bir binanın dolmak üzere olan ömrünü tamamen bitirdi. Camlar dışında peynir, zeytin gibi kilolarca gıda maddesini heba etti, ama inşallah cana mal olmaz ve o kadın hayatta kalmayı başarır.
Hem kaza hem bela uzak dursun bizlerden…
SONRASI: Zabıtanın 24 saat nöbetiyle bir kaç gün içinde bina tamamen yıkıldı. Yerine yeni bir bina yapılacakmış.
Murat BB
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederim...