9 Mart 2016 Çarşamba
Takım çok, stat yok
Haftanın maçı kuşkusuz Akhisar Belediyespor ile Fenerbahçe arasında oynanan karşılaşmaydı. Akhisar Avrupa Kupaları, Fenerbahçe ise şampiyonluk için sahadaydı. Fakat bu maçta konuşulan şey futbol değil, saha zemini oldu. Manisa 19 Mayıs Stadı sezon başından bu yana zaten oynanan futbolu değil, kendini konuşturttu.
Futbolla ilgilenen herkesin birleştiği bir cümle vardı:
"Patates tarlası bile bu sahadan daha düzgündür."
Saha bakıma alınmış
Maçtan önce yetkililer saha zemininin bakımdan geçtiği söylenmişti. Fakat değişen şeyin ne olduğunu ne futbolcular, ne teknik adamlar, ne de seyirciler anlayamamıştı.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Vitor Pereira maç sonu yaptığı açıklamada burasının şimdiye kadar oynadıkları en kötü saha olduğunu söyledi.
Akhisar Belediyespor Teknik Direktörü Cihat Arslan da sahanın çok kötü olduğunu vurgulayıp, bundan en çok canı yanan takımın kendileri olduğuna değindi.
Haklıydı da. Tüm iç saha maçlarında, yaklaşık 2 haftada bir bu sahada oynamaya mahkumdu. Rakipleri yılda 1, kupa maçı da denk gelirse 2 maç oynuyordu sadece.
Gülümseten pozisyonlar
Sahanın kötülüğünü 2 örnekle açıklayayım:
Akhisar defansı, orta sahada seken topa müdahale etmek istiyor. Ama top birden öyle yükseklik kazanıyor ki, futbolcuyu aşıyor, Fenerbahçeli oyuncuların önünde kalıyor. Bu sayede Fenerbahçe tehlikeli bir kontraatak yakalamış oldu.
Bir başka pozisyonda Akhisarlı oyuncu topu sürerken, topun anormal sekmesiyle ayağından açılmasına neden oldu. Topu önünde bulan Fenerbahçeli oyuncu da uzaklaştırmak için ayağını savurdu ama yine ani bir anormal sekme yüzünden ıskaladı.
Kimi zaman sahada sanki 5-6 yaşındaki çocukların top oynadığı hissini verdi adeta. İzleyenlerin suratlarında da bir gülümseme olmuştur mutlaka.
Şikayet edilen sadece saha zemini değildi. Stat ışıklandırması da zeminden sonra en çok şikayet alan konuydu. Işık şiddeti diğer statlara nazaran biraz daha azdı.
Goller de can sıkıntısını gidermedi
Karşılaşma o kadar verimsizdi ki, yakalanan gol pozisyonları lig ortalamasının çok çok altındaydı. Atılan 3 gol, seyircilerin can sıkıntısını gidermeye yetmedi.
Böylesine kötü şartlarda ve verimsiz maçta 3 gol olması ilginç geliyor. Tabii bunda Fenerbahçeli oyuncuların yetenekleri ve Akhisar Belediyesporlu oyuncuların da hatalarının üstüste gelmesinin rolü oldu.
Gollere baktığımızda ilki 29 metreden çekilen bir şuttu. Varyasyon yapmak zor olduğundan gol bulmanın en kolay yolu uzaktan çekilen şutlardır.
İkinci golde Akhisar defansının çok basit bir şekilde ve hiç zorlamadan rakibini çizgiye indirip, pas vermesine göz yummasıydı. Ceza alanına yakın noktadan çizgiye inmek, gol bulmayı oldukça kolaylaştırır.
Üçüncü golde ise ceza alanına çaprazdan giren Fenerbahçeli oyuncu Fernandao'nun önünü Akhisarlı defans oyuncuları kesmedi ve şut çekmesine ve gol atmasına bir bakıma izin vermiş oldular.
Tabii stat sorumluları da eleştiriler karşısında bir yorum da bulundular ve burada haftada 4 maç yapıldığını söylediler. Bu da özellikle İzmir ve Manisa'nın stat konusunda ne kadar vahim durumda olduğunu gösteriyor.
Futbol takımı çok ama maalesef stat yok. Ve olanlarda da futbol oynamaya müsait şartlar yok.
4 Mart 2016 Cuma
Spor eğlence mi şiddet mi?
Bu konuyu hiç düşünen oldu mu? Olmuştur olmasına ama yok denecek kadar azdır mutlaka. Bu soruyu gündeme koyan bir olay gelişti. Bu Türkiye'den değil ama yüzyıllar boyu iç içe yaşadığımız, bir çok benzer kültüre sahip olduğumuz ve hatta birbirimize çok benzediğimiz Yunanistan'da gerçekleşti. Spor programlarından da taştı, her türlü haber programlarında verildi. Olayı ben de bir kez daha açıklayayım kısaca:
Yunanistan Kupası'nda PAOK ile Olympiakos maçı sırasında çıkan olaylar nedeniyle karşılaşma hakem tarafından ertelendi. Bunun ardından Yunan hükümeti kupa maçlarını iptal ettiğini açıkladı. Spor Bakanı, tüm futbol turnuvalarının kaldırılmasının görüşüldüğünü de söyledi.
Yunanistan'da olan olaylar bir çok defa ülkemizde de yaşandı. Ancak hükümet buna pek karışmadı. Futbol Federasyonu bazı yaptırımlar getirdi. En başta uygulanmaya çalışıldı ve zamanla gevşetildi gevşetildi, en sonra da kaldırıldı. Ne şiddet bitti ne de küfür.
Bugün hemen hemen her maçta küfür bitmek tükenmek bilmeyen bir tezahürat olarak kullanılır oldu. Küfrün olmadığı maç yok dersek yeridir. Hatta seyircisiz oynanan maçlarda bile küfüre rastlanıldı. Komik ama ülkemiz gerçeği.
Şiddetin sebebi ne?
Şimdiki sorumuz da bu. Spor bir eğlencedir. Oynayanlar para kazanır, izleyenler için de bir eğlence olur. Ama işin aslı hiç de öyle değil. Spor bir eğlence olmaktan çıktı. İnsanlar karşılaşmalara eğlenmek için değil, ne olursa olsun takımlarının kazanması için gider oldu. Güzel oyun, heyecanlı oyun istenmiyor, mümkünse eze eze kazanmak isteniyor. Bu mantık seyircileri oldukça fazla strese sokuyor. Yerlerinde duramıyorlar. En ufacık aleyhte bir durumda hemen saldırıya geçiliyor. Tehditler küfürler, hakaretler...
Maç bitiyor ama kazanmış olmak dahi yetmiyor. Rakip taraftara maç çıkışı pusu kurmalar cabası. Bir de bunun maç öncesi de var elbet. Rakip takım otobüsüne ve seyircilerine saldırmalar... Daha neler neler...
Bitmek tükenmek bilmeyen küçük çaplı olaylar dışında bir süredir büyük olaylar yaşanmadı ülkemizde. Ama bu yaşanmayacak demek de değil elbet. Tribünlerde edilen küfüre ve ufak da olsa şiddete kayıtsız kalmak, kara günlerin habercisidir. Kıvılcım var. Elbet bir gün barutla karşılaşacak ve...
Peki önlemleri daha da artırmak için bunu bekleyecek miyiz? Şu anda yapılan o; beklemek.
Ne zamana kadar?
Hazır Yunanistan'da bu olaylar olmuşken, kötü günlerimizi tekrar hatırlatmışken, federasyon, kulüp yöneticileri, sporcular ve taraftarlar bir an evvel önlemini almanın yollarını aramalılar.
Şiddetin kime ne faydası var?
Şiddetin sadece rakip takıma faydası olmuştur hep. Bunun en güzel örneğini Pınar Karşıyaka yaşamıştı. 2012-13 sezonunda EuroChallenge Kupası'nda finale yükselmişti. Evinde oynadığı final maçında Rus temsilcisi Krasnye Krylia ile karşılaşıyordu. Karşıyaka 53-36 ezici bir skorla üstün durumdayken, Karşıyaka tribünlerinden sahaya atılan bir pet su şişesi yüzünden oyun yaklaşık olarak 6 dakika kadar durdu. Pınar Karşıyaka yakaladığı oyun ritmini ve o yüksek temposunu tamamen yitirdi; sonucunda da yenilerek kupadan oldu. Bugün bakıyoruz da o zamandan bugüne değişen hiç bir şey olmamış. Hiç kimse akıllanmamış ve hiç kimse ders çıkaramamış. Ya da her şey hemen unutulmuş.
Bunun yanında taraftar sayısının da gün geçtikçe azalması, kulüplerin en büyük sorunu. Tribün gelirleri her geçen gün düşmekte.
Sonuç olarak; ya bu şiddet tamamen bitirilecek ya da sporumuz bitecek.
2 Mart 2016 Çarşamba
Akhisar turu hediye etti
Akhisar Belediyespor, Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek Finali'nde sahasında 2-1 yenildiği rakibi Galatasaray'ın karşısına çıktı. Galatasaray'ın ligdeki kötü performansı, UEFA'dan alınan ceza ve teknik direktörleri Mustafa Denizli'nin istifası Akhisar için her ne kadar avantaj gibi görünse de dezavantaj da olabilirdi. Kötü olaylar insanları bazen tüketir, bazen de birbirine daha çok kenetler ve bir enerji yarattırır.
Maç başladığında görüldü ki Galatasaray tura inanmıştı. Sahada çok istekli bir oyun sergiliyordu. Golü de buldu bulmasına ama Akhisar defansının büyük hatasıyla. Douglao golü kendi kalesine atmıştı. Tesadüf şu ki, ilk maçta da Akhisar kendi kalesine gol atmıştı ve o gol yine Douglao'dan gelmişti.
Maçtan sonra da Cihat Arslan'ın şaka olarak Douglao için söylediği söz de durumu iyi açıklıyordu:
GS maçlarında rakipten daha fazla gol attı bize. Elenmemizi Douglao'ya bağlayabiliriz. Çok iyi oyuncu ama yanlış kalelere attı.
Akhisar yavaş yavaş dengeyi kurmaya başladı. İkinci yarı da maça golle başladı ve de dizginleri tamamen eline aldı. Roller tamamen değişmişti. O kadar çok, o kadar elverişli pozisyonlar yakalamasına rağmen, topu ağlarla buluşturamaması, taraftarını adeta kahretti. Tur Douglao'ya rağmen ayaklarının ucuna kadar gelmişken, kendi elleriyle Galatasaray'a verdiler.
Eleyebilse, yarı finaldeki rakibi Çaykur Rizespor olacaktı. Finale yükselme şansı çok çok yüksek olacaktı. Kupayı alamasa dahi finale yükselmesi, Avrupa Kupaları'na katılabilmesi için yeterli olabilirdi.
Maç başladığında görüldü ki Galatasaray tura inanmıştı. Sahada çok istekli bir oyun sergiliyordu. Golü de buldu bulmasına ama Akhisar defansının büyük hatasıyla. Douglao golü kendi kalesine atmıştı. Tesadüf şu ki, ilk maçta da Akhisar kendi kalesine gol atmıştı ve o gol yine Douglao'dan gelmişti.
Maçtan sonra da Cihat Arslan'ın şaka olarak Douglao için söylediği söz de durumu iyi açıklıyordu:
GS maçlarında rakipten daha fazla gol attı bize. Elenmemizi Douglao'ya bağlayabiliriz. Çok iyi oyuncu ama yanlış kalelere attı.
Akhisar yavaş yavaş dengeyi kurmaya başladı. İkinci yarı da maça golle başladı ve de dizginleri tamamen eline aldı. Roller tamamen değişmişti. O kadar çok, o kadar elverişli pozisyonlar yakalamasına rağmen, topu ağlarla buluşturamaması, taraftarını adeta kahretti. Tur Douglao'ya rağmen ayaklarının ucuna kadar gelmişken, kendi elleriyle Galatasaray'a verdiler.
Eleyebilse, yarı finaldeki rakibi Çaykur Rizespor olacaktı. Finale yükselme şansı çok çok yüksek olacaktı. Kupayı alamasa dahi finale yükselmesi, Avrupa Kupaları'na katılabilmesi için yeterli olabilirdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)